Instagram

Monday, 30 December 2013

The red tea Hibiscus - Karkade - Kırmızı çay karkade



Hey lovelies! Today I wanted to share with you a traditional tea a so widely drank in Egypt, hibiscus (or karkade as it is known for in Egypt). I and my boyfriend tried it at a recent trip to Dahab, Egypt and liked it so much that we bought it in bulk and took it home. You can almost find it on sale in every souvenir shop as well as small food shops and markets aorund the city. However I should mention that it is much cheaper in the food shops and that you should definetly bargain to get it for cheaper! So, how is karkade drank? Well you can drink it both cold or hot. It has a sourish taste, much like rose hip tea so I think it tastes much better when sugar is added to it ( you can dry adding a squeeze of lemon too). Another option could be to mix it with pomegranate juice making it into a nice refreshing drink. In terms of brewing, you can brew it hot or cold and most people think that cold brewing is a much better idea as it would conserve the vitamins (its quite rich in vitamin c and also acts like a natural diuretic).  To brew it cold, put a few leaves of hibiscus in a jar with cold water and keep it in the fridge overnight. In the morning; voila! I suggest you check the process a few times though as the colour change is just beautiful!
Merhaba! Bugün mısırda sıkça içilen bir çay olan Hibiscus veya Mısır`da kullanılan ismiyle Karkade`den bahsetmenin iyi bir fikir olduğuna karar verdim. İlk kez erkek arkdaşım ile gittiğimiz Dahab, Mısır ziyaretinde denediğim karkadeyi çok sevdik. Tüm dost ve akrabalarımıza bu tadı denetmek için çokça satın alıp Kıbrıs`a getirdik! Hemen hemen her hediyelik eşya dükkanında ve gıda satan marketlerde kolayca bulabilileceğiniz bu bitkiyi alırken mutlaka pazarlık yapmanızı tavsiye ederim. Peki karkade nasıl içilir? Hem soğuk hem de sıcak olarak içmek mümkün. Kuşburnu gibi ekşi bir tadı olduğundan bence şeker eklenerek içildiğinde çok daha güzel (biraz limon suyu ekmeleyi de deneyebilirsiniz). Bir diğer opsiyon da soğuk karkadeyi nar suyuyla karıştırarak ferahlatıcı bir içecek olarak tüketmek.  Demleme konusuna gelecek olursak. Hem sıcak hem de soğuk olarak demleyebilirsiniz. Büyük bir kesim soğuk demlemenin vitamin içeriğini (c vitamini bakımından zengin ayrıca doğal diuretik etkisi vardır) korumak açısından daha iyi bir yöntem olduğunu düşünüyor. Soğuk demleme içi yapmanız gereken tek şey; birkaç yaprak karkadeyi soğuk suyla birlikte bir sürahiye koyup gece boyunca buzdolabında bekletmek. Ara sıra dolabı açıp bakmanızı tavsiye ederim, renk değişimleri gerçekten görülmeye değer!


Monday, 23 December 2013

The saturday afternoon run - Cumartesi öğleden sonra koşusu

It`s less than 10 days untill new year`s, the streets and the shops are as busy as ever. Instead of being stuck in traffic for hours, I thought I`ll go for a run, and postpone the new year`s shoppıng for a few days. I work untill 13:30 on Saturdays and there was a meeting I had to attend at 3pm. So, I had to squeeze the run inbetween, meaning no time for a decent lunch!
  As you probably already know, we need energy (calories) from food in order to fuel our muscles for exercise. Our muscles are most efficient at burning glucose (carbohydrates) as fuel during exercise. So, a meal containing complex carbohydrates together with some protein would provide me with what I needed during my training run. It was not until 12:00 that I had some free time to have something to eat. I did`t want anything too big or too heavy as I only had 2 hours until the run. Thus I decided to have a small wholemeal bun with a few thin slices of hellumi and some tomatoes inside. I also had a cup of instant coffee with some low fat milk. The coffee I find gives me the `kick` during trainig and studies have shown that it reduces perceived effort during exercise and positively effects endurance.
   At 2pm I was ready and fuelled up for the run. I had a 45 min run with a lovely friend of mine, who was also kind enough to take the captions below; all to make it more fun to read for you guys! :)
   By the end of the meeting we was feeling pekish and had some very low energy levels. So we thought what better than a serving of frozen yoghurt to replenish all the energy and minerals we had lost through running and sweat! (and yes, I do admit that we were craving it too). So we decided to go to the local frozen yoghurt cafe; Yogholate, which I think is the best on the island, both taste and health wise. They use real yoghurt and the toppings are so fresh, it just cannot go wrong! Sooo I had my frozen yoghurt topped up with fresh fruit, dried fruit and some granola. A mix of carbohydrates and protein; the prefect combination for muscle re-fuelling!


Yeni yıla 10 günden az bir süre kaldı. Caddeler ve mağazalar son derece kalabalık. Cumartesi alışveris trafiğine takılmaktansa, yeni yıl alışverişimi erteleyip koşuya çıkmaya karar verdim.
          Cumartesi günleri 13:30a kadar çalışıyorum, 15:00`da da katılmam gereken bir toplantı vardı. Bu da demek oluyordu ki koşuyu 1 saatlik bir zaman dilimine sıkıştırmam gerekecekti. Bu da tabii ki öğlen yemeği yememe vakit kalmayacağı anlamına geliyordu.
         Çoğunuzun da bildiği üzere, egzersiz sırasında kaslarımız yakıta ihtiyaç duyar. Bu yakıt gıdalardan aldığımız kalori (enerji) şeklindedir. Kaslarımızın egzersiz sırasında en etkin şekilde kullnadığı yakıt ise karbonhidratlardır.  Bu nedenle, yüksek karbonhidratlı ve yeterli protein içeren küçük bir öğünün koşu sırasında yeterli enerjiyi sağlayacağını düşündüm.  Birşeyler yemeye vakit bulduğumda saat 12:00`ı bulmuştu. Koşuya sadece 2 saat kaldığından çok ağır birşeyler yemek istemedim. Böylece, kepekli undan yapılmış, içerisinde 1-2 ince dilim hellim ve domates olan küçük bir  çörek yemeye karar verdim. İçecek olaraksa bir fincan az sütlü neckafeyi tercih ettim.  Çalışmalar antrenman öncesi tüketilen kafeinin, antrenman sırasında yorgunluğun daha az  algılanmasınıı sağlayarak sporu daha rahat bir hale getirdiğini ve dayanıklılığı artırdığı gösteriyor.
Saat 2:00`ı gösterdiğinde koşu için hazırdım. Aşağıdaki resimleri çekmeme yardımcı (bloğu sizin için daha eğlenceli kılmak için:) ) olan bir arkadaşım ile 45 dakikalık koşumuzu yaptık.
          Toplantının sonunda hafif açlık ve enerji seviyemizin düstüğünü hissettik. Koşarak harcadığımız enerjiyi ve terleyerek kaybettiğimiz mineralleri geri almak için donmuş yoğurttan daha leziz birşey bulamayacağımızı düşündük (peki, peki! itiraf ediyorum! canımız da çok çekmişti!). Böylelikle bence adanın hem sağlık açısından hem de tat açısından en iyi donmuş yoğurdunu yapan kafeye, Yogholate`e gittik. Yoğurtlarını gerçek yoğurttan hazırlıyorlar ve üzerine koyacağınız malzemeler de her zaman çok taze, bir donmuş yoğurtcudan daha ne isyebilirsiniz ki? Üzerini taze meyveler, kuru meyveler ve musliyle doldurduğum donmuş yoğurdumu afiyetle yedim! Karbonhidrat ve protein karışımı, kaslarımda azalan glikojen seviyesini tekrar yükseltmek için mükemmel kombinasyon! :)



                                                









Photos by İmer Güvener.

I was wearing:
Polar RS 400 Heart Rate Monitor
Asics ladies running tights
Nike Women`s running shoes
T-shirt given at a race

Wednesday, 18 December 2013

The naturally sweet green smoothie (with Minnie and Mickey :) - Kendiliğinden tatlı yeşil smoothie (Minnie ve Mickey Mouse ile :)


I thought my first post should be about this green smoothie that I came up with randomly and been making quite a few times over the past month. Dont`t let the word 'randomly' fool you. It`s actually very tasty and sweet. Smoothies are good in order to get your fruit and veg which are packed with vitamins and minerals. The fibre in them will also have positive effects on your digestive health. Actually,  I and some friends of  mine found that the raw spinach helps with bowel movements the next  morning. So there you go! Taste, vitamins, minerals, energy and bowel detox all in a single glass! :)
İlk yazımın, tamamen tesadüfi olarak yarattığım ve geçtiğimiz ay boyunca sıkça hazırladığım bir yeşil smoothie üzerine olmasına karar verdim.  'Tesadüfi' kelimesi sizi yanıltmasın, tadı bir harikadır! Smoothieler vitamin ve mineral kaynağı  meyve ve sebze ihtiyacımızın karşılanmasına yardımcı olurlar. İçerdikleri posa ile de sindirim sistemi üzerinde pozitif etkilere sahiptirler. Bazı arkadaşlarım ve ben özellikle çiğ ıspanağın bir sonraki sabah bağırsak hareketleri üzerinde büyük etkisi olduğu kanısına vardık! Tat, vitamin, mineral, enerji ve kalın bağırsak detoksu bir arada! :)


So what wlll you need? (serves 2)
a banana
a red apple
a pear
8-10 strawberries (fresh or frozen, i used fresh as it`s very hard to find fresh strawberries in Cyprus in this season)
80g-100g of raw spinach
half a cup of water of low fat milk (you can adjust the those depending on the consistency of your choice)

Neye ihtiyacınız olacak?

1 muz
1 kırmızı elma
1 armut
8-10 adet çilek-taze veya donmuş (Kıbrıs`ta bu mevsim taze çilek kolay kolay bulunmadığından ben buzlu kullandım)
80g-100g (1 bağ) çiğ ıspanak


So what`s next?
Well, ideally you would cut the fruit  in cubes and put them all in a smoothie maker with the spinach and it would be ready in no time. However, guess what? I don`t have a smoothie maker!  Although I will (hopefully) be getting one as a new year`s present from my mum, I thought in the meantime I`d make use of whatever I have in hand. I truly believe that if there`s a will there`s a way, so what I did was; I cut them into big cubes, placed them in a blender that made them look as if they were grated. I then placed the mixture in another container and used a hand blender to smooth it and voila!

Peki sonraki adım?
İdeal olarak, tüm meyveleri küp şeklinde doğradıktan sonra ıspanakla birlikte bir smoothie makinasına koyup tuşa basmanız yeterli olacaktır. Ancak, benim smoothie makinam  olmadığından, farklı bir yöntem kullandım. Önce küp küp doğradığım meyveleri mutfak rondosundan geçirdim. Daha sonra karışımı el blenderiyle pürüzssüzleştirerek smoothie haline getirdim!










 




                                     Now all you have to do is to enjoy it, Buon Apetit!

                          Şimdi tek yapmanız gereken keyfini çıkarmak. Afiyet Olsun!

Tuesday, 17 December 2013

Hi there! - Merhaba!

Firstly, thank you for taking the time to visit my blog! I`m Emine or Emi as many of my friends would call me. I was born in London in April 1989. After having lived in London and Milano for some time, I currently am living in Cyprus. I am a registered dietitian with a special interest in sports nutrition and eating disorders. I am also an age-group triathlete( probably one of the greatest reasons fuelling my interest in the field of sports nutrition) and a lover of beauty and fashion. I truly believe in the power of a good diet and regular exercise and the effect it has on feeling great inside out. Here in this blog, I will try to provide ways, recipes, ideas and hopefully some motivation towards eating healthy, exercising and looking and feeling great overall!___________________________________________________________________________________ Öncelikle, zaman ayırıp bloğumu ziyaret ettiğiniz için teşekkürler! İsmim Emine, ya da coğu arkadaşımın kullandığı gibi, Emi. Nisan 1989`da Londra`da doğdum. Bir süre Londra ve Milano`da yaşadıktan sonra şu an Kıbrıs`ta yaşamaktayım. Sporcu beslenmesi ve beslenme bozukluklarına özel ilgisi olan bir diyetisyenim. Ayrıca yaş grubu triatleti, (büyük ihtımalle sporcu beslenmesine olan ilgimi en çok besleyen sebep) moda ve güzellik takipçisiyim. İyi bir beslenme şeklinin ve düzenli egzersizin hem güzel hissetmeye hem de güzel görünmeye sebep verdiğinin büyük bir ınanıcısıyım. Bu blog; tarifler, fikirler ve motivasyon sunarak, sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz yapma ve içten dışa harika hissetmenize yardım etmeyi hedeflemektedir!